Gönül; ‘yürekte olduğu varsayılan nitelik, sevgi, istek gibi duygu kaynağı, kişinin iç dünyası…’ diyor kelime anlamında. Sevginle, isteğinle, içtenliğinle… bir hareketteysen gönüllüsün o halde.

Gönüllüğün bana ne ifade ettiği sorulduğu zaman, sanki ilk kez karşılaştığım bir soruymuşçasına düşünür kalırım. Elimi uzattığımda karşılık gelen elin, seslendiğimde duyduğum sesin, baktığımda gördüğüm o minik ışıltısıyla gözlerin…Ne söylediğini anlamaya çalışırken, öğrenmeye çabaladığım gönüllülüğün inceliklerini yakalamaya çalışırım.

Yani, diyeceğim o ki; gönüllülük benim için verdiğinden fazla almanın, dertlendiğinde o derdin dermanın olduğunu bilmenin, benliğin kıymetini bencillikten ayırarak iyilik hareketine öncü olabilmenin, bir olmanın, bütüne hizmetin farkındalığıyla gönüllü yüreklerin ışıltısıyla… Ve farkında olsak da yetmediğini bildiğimiz, yetinmediğimiz; bizi yetinmemekle diri tutan inancın adıdır: GÖNÜLLÜLÜK…

 

İnsan, hayatı boyunca alışverişte olan; duygusuyla, inancıyla, maneviyatıyla, mantığıyla akışın içinde olan bir canlıdır. Verdiğinde almayı bilir, aldığında vermeyi bilmeye çalışır.

İyilik gibi çok kıymetli duygular karşısında kimi zaman nefsiyle kimi zaman mantığıyla…adına ne derseniz, bir mücadele içindedir. Bu mücadelenin sonunda bir iyiliğe adım attığında gönlünün sıcaklığıyla tebessüm ettiren, bedellerin sonucunu mutlulukla karşılayan hareketin adıdır İYİLİK…Ve dahi, mücadelenin, duruşun, gönülden gelenin göstergesidir. Bu sebeple, iyilik yapma yolunda olmak, bu niyette olmak benim nezdimde kıymetli, "emek"li, iyi…Ve çoğu zaman şükrün penceresini aralamış hissettirir.