Bugün eksiğim biraz. 

Gökkuşağının yedi rengini göremiyorum mesela. 

Bilirim ama gökkuşağının sekizinci renginin neye benzediğini. 

Kuşların cıvıltısını, sonbaharda dökülen yaprağın sesini duyamam mesela. 

Bilirim ama annemin merhametinin sesini. 

 

Aslında ben eksiğimdir hep. 

Toprağı adımlarımla öpemem mesela, 

Bilirim ama benim büyük adımlarım vardır arşa değen. 

Sırtım, boynum büküktür, doğrulamam bir filiz gibi. 

Bilirim ama eğik sırtım ile karıncalara selam vermeyi. 

Başımı okşar kraliçe karınca,

 Ana yüreği işte kendi evladından ayrı görmez ki beni. 

 

Ben bugün neyim sizce? 

Kendimi bulamıyorum, vakitsiz terliyor kelimelerim.. 

Yarın, yine babama "İyi ki varsın Babacım" diyecek gücü vermeyecek dilim belki. 

Bilirim ama içimde Dâvudi bir muhabbet bahçesi olduğunu. 

 

Bütün insanlık beni görmezden geliyor sanırım.

Evet! Evet! Gök kubbe de şiirler dolanıyor dillerine

Beni görünce 

Kuyudaki Yusuf bile

Dua ediyor. 

Ya Rab! gözü kalbinde olmayan kullarından değilim

Ne güzel gülüyor bu evlat

Sanki sen varsın gamzesinin içinde. 

 

Ahhhh! Gözü kalbinde olmayan insanlık, benim neler bildiklerimi bilemezler ki...

Onların  yaşadıklarını yaşayamasam da onların hissedemediğini hissedebiliyorum ben..

 

/////////

 

Ve bir gün Afrika...

Yaşamış olduğum en büyük tecrübeydi belki de.

Elbette Afrika denildiğinde çoğumuzun aklına sömürge, yoksulluk, imkansızlıklar, zorlu yaşam koşulları gelmekte ve bunları çeşitli iletişim araçlarından görmekteyiz.

Afrika'ya gidip bunları kendimiz tecrübe ettiğimizde, birebir şahit olduğumuzda düşündüklerimizin, uzaktan gördüklerimizin bizlerde bıraktığı etkinin aslında bir hiç olduğunun farkına varıyoruz.

İklimsel özellikleri bir yana bırakıp yaşanılan coğrafyanın adeta cennetten bir parçayı yansıtıp lakin yaşanılan hayatın buradan teğet geçmesinin en büyük haksızlık olduğunun farkına varıyoruz...

Yaşanılan hayatları görünce elimizdekilerin ne kadar kıymetli olduğunu, elimizin tersiyle ittiğimiz imkanların ne kadar büyük zenginlik olduğunu çok daha iyi anlıyoruz. Ama bu farkındalığın romantizminden hemen çıkıp daha gerçekçi bakmamız gerekiyor. Daha fazla üzülüp, empati kurmak yerine sorun çözücü olmak gerekiyor. Ne yapmalı? Nasıl kalıcı olmalı? İmkanlar nasıl eşitlenmeli?

Bu soruların cevabını belki uzun bir süre veremeyip uygulamaya geçemeyeceğiz ama belki de ilk yapmanız gereken şeyin bireyin kendinde değişiklikler yapması gerekliliği olduğuna inanıyorum.

 

Kendinin farkına varmayan, değiştirmeyen kişi kimseye dokunamaz. Öncelikle kendimizde değişikliğe başlamalıyız ondan sonra belki başka hayatlara samimice dokunabiliriz. Ne zaman ki mevcut imkanlarımızı asgari seviyeye indirip ortak bir paydada var olduğumuzda birbirimizi anlarsak ancak birlikte yükseldiğimiz zaman hayatlarımız değişecektir.

Şimdi soruyorum sizlere, eksik olan ben miyim yoksa  kalbi körelmiş  insanlık mı?

 

Berdan DOĞU